
Detaylı bilgi ve randevu için biz sizi arayalım.
Gastroözofajial Reflü Hastalığı Nedir?
Gastroözofajial Reflü Hastalığı (GERH), mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçması sonucunda ortaya çıkan kronik bir sindirim sistemi bozukluğudur. Normalde mide ile yemek borusu arasında bulunan alt özofagus sfinkteri (LES), mide içeriğinin yukarı çıkmasını engelleyen bir kapakçık gibi çalışır. Ancak bu sfinkter zayıfladığında veya gevşediğinde mide asidi yemek borusuna ulaşır ve burada yanma, ekşime, ağıza acı su gelmesi gibi rahatsız edici semptomlara neden olur. Reflü, bazen ara sıra görülse de, haftada iki veya daha fazla yaşanıyorsa bu artık kronikleşmiş bir rahatsızlık haline gelir ve tedavi edilmesi gerekir.
Yemek borusu, mide asidine dayanıklı bir yapıya sahip değildir. Bu nedenle reflü, zamanla yemek borusu dokularında hasara neden olabilir. Özofajit adı verilen bu durum yemek borusu duvarında iltihaplanmaya yol açar. Uzun vadede bu durum daha ciddi rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olabilir. Dolayısıyla reflü yalnızca rahatsız edici bir durum değil, aynı zamanda tedavi edilmezse ciddi sağlık sorunlarına neden olabilecek bir hastalıktır.
Gastroözofajial Reflü Hastalığının Nedenleri
Gastroözofajial reflü hastalığı, birçok faktörün etkisiyle ortaya çıkabilir. En yaygın nedenlerden biri alt özofagus sfinkterinin zayıflamasıdır. Bu kas halkasının yeterince güçlü kapanmaması veya gerektiği zaman gevşememesi mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasına neden olur. Bunun dışında mide fıtığı da önemli bir risk faktörüdür. Mide fıtığı, midenin bir kısmının diyaframdan yukarı doğru çıkması durumudur ve LES fonksiyonunu bozarak reflüye zemin hazırlar.
Beslenme alışkanlıkları da reflüyü tetikleyen önemli etkenler arasındadır. Özellikle yağlı, baharatlı, asidik gıdalar, çikolata, kahve, gazlı içecekler ve alkol reflüyü artırabilir. Aşırı yemek yemek ya da yemek yedikten sonra hemen yatmak mide içeriğinin yemek borusuna çıkmasını kolaylaştırır.
Obezite, karın içi basıncı artırarak reflü gelişimini kolaylaştırır. Aynı şekilde gebelikte artan hormon seviyeleri ve büyüyen rahmin mideye baskı yapması reflüyü tetikleyebilir. Bazı ilaçlar da LES üzerinde gevşetici etki yaparak reflüye neden olabilir. Bu ilaçlar arasında bazı tansiyon ilaçları, antidepresanlar ve bronş genişleticiler sayılabilir.
Gastroözofajial Reflü Belirtileri Nelerdir?
Gastroözofajial reflü hastalığının en belirgin belirtisi göğüs kemiğinin arkasında hissedilen yanma hissidir. Bu his genellikle yemek yedikten sonra ortaya çıkar ve özellikle yatarken ya da eğilirken şiddetlenebilir. Ağıza acı ya da ekşi bir sıvı gelmesi de çok sık görülen bir belirtidir. Bu durum, mide içeriğinin boğaza kadar ulaşmasından kaynaklanır.
Sürekli boğaz temizleme ihtiyacı, kronik öksürük, ses kısıklığı ve boğazda yabancı cisim hissi gibi belirtiler de reflünün işaretleri olabilir. Bazı hastalar mide ağrısı ya da göğüs ağrısı hissedebilir ki bu belirtiler kalp krizi ile karıştırılabilir. Bu nedenle bu tür şikayetlerde mutlaka uzman bir doktora başvurulmalıdır.
Yutma güçlüğü (disfaji), mide bulantısı, yemek yedikten sonra mide üstünde baskı ve hazımsızlık hissi de reflüyle ilişkilendirilebilir. Reflü semptomları kişiden kişiye değişebilir ve bazen tamamen sessiz, yani semptomsuz şekilde de ilerleyebilir. Ancak özellikle kronik öksürük ve ses kısıklığı gibi belirtiler uzun süredir devam ediyorsa reflü açısından değerlendirilmelidir.
Reflü Tanısı Nasıl Konur?
Gastroözofajial reflü tanısı konulurken hastanın semptomları büyük önem taşır. Doktor öncelikle hastanın şikayetlerini dinleyerek bir ön değerlendirme yapar. Semptomların sıklığı, yemekle ilişkisi, hangi pozisyonlarda arttığı gibi detaylar tanı sürecinde yol göstericidir.
Tanının kesinleştirilmesi için bazı testler yapılabilir. En yaygın tanı aracı üst gastrointestinal endoskopidir. Endoskopi sayesinde yemek borusu, mide ve onikiparmak bağırsağı doğrudan gözlemlenebilir. Bu işlem sırasında yemek borusundaki iltihap, ülser veya doku değişiklikleri tespit edilebilir. Ayrıca biyopsi alınarak dokular mikroskobik incelemeye gönderilebilir.
Bir diğer tanı yöntemi 24 saatlik pH metri testidir. Bu testte burundan yemek borusuna yerleştirilen ince bir tüple asit seviyeleri ölçülür. Özellikle endoskopide bir bulgu yoksa ama semptomlar devam ediyorsa bu test oldukça yararlıdır. Bazı durumlarda yemek borusunun kas hareketlerini ölçen manometri testi de yapılabilir.
Reflü Hastalığının Tedavi Yöntemleri
Gastroözofajial reflü hastalığının tedavisi genellikle hastalığın şiddetine, semptomların sıklığına ve yaşam kalitesi üzerindeki etkisine göre belirlenir. Tedavinin ilk adımı, yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarında değişiklik yapılmasıdır. Hasta, reflüyü tetikleyen yiyecek ve içeceklerden uzak durmalı, yemeklerden sonra en az 2-3 saat boyunca yatmamalı, yatarken başı hafif yukarıda olacak şekilde uyumalıdır. Kilo fazlası varsa mutlaka verilmelidir çünkü obezite reflü semptomlarını önemli ölçüde artırabilir.
İlaç tedavisi de reflü hastalığında önemli yer tutar. En yaygın kullanılan ilaçlar proton pompası inhibitörleri (PPI) grubudur. Bu ilaçlar mide asidini azaltarak yemek borusunun daha az zarar görmesini sağlar. H2 reseptör blokerleri ve antasitler de zaman zaman kullanılabilir. Bu ilaçlar ya mide asidini nötralize eder ya da üretimini azaltır. Ancak bu ilaçların uzun süreli kullanımında bazı yan etkiler ortaya çıkabileceğinden, mutlaka doktor kontrolünde kullanılmalıdır.
Bazı hastalarda ilaç tedavisi yetersiz kalabilir. Bu durumda ileri tetkikler yapılarak cerrahi müdahale düşünülebilir. Tedavinin başarısı, hastanın önerilere ne kadar uyduğuyla yakından ilişkilidir. Sigara ve alkol gibi alışkanlıkların bırakılması da tedaviye olumlu katkı sağlar.
Cerrahi Müdahale Gerektiren Reflü Vakaları
İlaç tedavisi ve yaşam tarzı değişikliklerine rağmen şikayetleri geçmeyen reflü hastalarında cerrahi müdahale gündeme gelebilir. Ayrıca ilaç tedavisiyle semptomlar kontrol altına alınsa bile hastanın ömür boyu ilaç kullanmak istememesi de cerrahi seçeneği değerlendirme nedeni olabilir. En sık uygulanan cerrahi yöntem "fundoplikasyon" ameliyatıdır.
Fundoplikasyon ameliyatında midenin üst kısmı (fundus), yemek borusunun alt ucuna sarılır ve burada bir manşet gibi yeni bir kapak oluşturulur. Bu sayede mide asidinin yemek borusuna geri kaçması engellenir. Bu yöntem genellikle laparoskopik (kapalı) yöntemle yapılır ve hastaların büyük kısmında başarılı sonuçlar verir.
Cerrahinin ardından bazı hastalarda gaz birikimi, geğirememe veya yutma güçlüğü gibi geçici şikayetler görülebilir. Ancak bu şikayetler zamanla azalır ve çoğu hasta eski yaşam kalitesine kavuşur. Cerrahi tedavi, özellikle mide fıtığı olan ve sürekli özofajit gelişen hastalarda oldukça etkili bir seçenektir.
Reflüde Diyetin Önemi ve Önerilen Beslenme Şekli
Reflü hastalığının yönetiminde beslenme alışkanlıkları büyük rol oynar. Mide asidini artıran ve alt özofagus sfinkterinin gevşemesine neden olan gıdalar reflü semptomlarını şiddetlendirebilir. Bu nedenle reflü hastalarına özel bir diyet uygulanmalıdır. Yağlı yiyecekler, kızartmalar, baharatlı yemekler, asidik meyveler (portakal, limon, greyfurt), domates ürünleri, çikolata, nane, kafein ve gazlı içeceklerden kaçınılmalıdır.
Ayrıca yemekler küçük porsiyonlar halinde tüketilmeli, öğünler sık ama az olmalıdır. Yemek yedikten sonra hemen uzanmak ya da eğilmekten kaçınılmalıdır. Yatmadan en az 3 saat önce yemek yenmiş olmalı ve baş yükseltilmiş bir şekilde uyunmalıdır. Yemek sırasında fazla sıvı alınması mideyi şişirerek reflüyü tetikleyebilir.
Önerilen gıdalar arasında haşlama sebzeler, tam tahıllı ekmekler, muz, elma, yoğurt, yulaf, haşlanmış tavuk ve balık yer alır. Bu gıdalar mideyi yormaz, asit üretimini artırmaz ve sindirimi kolaylaştırır. Su tüketimi gün boyunca dengeli bir şekilde yapılmalıdır. Ayrıca yavaş yemek yemek ve iyi çiğnemek de önemlidir. Her bireyin reflüyü tetikleyen gıdaları farklı olabilir, bu nedenle kişisel bir beslenme günlüğü tutmak faydalı olabilir.
Reflüye Bağlı Gelişebilecek Komplikasyonlar
Reflü hastalığı uzun süre tedavi edilmezse bazı ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Bu komplikasyonların başında özofajit gelir. Özofajit, mide asidinin yemek borusuna sürekli teması sonucu burada iltihap oluşmasıdır. Bu durum yemek borusunda yanma, ağrı ve yutma zorluğuna neden olur.
Bir diğer önemli komplikasyon ise "Barrett özofagusu"dur. Barrett özofagusu, yemek borusu hücrelerinde yapısal değişiklikler meydana gelmesiyle karakterizedir. Bu durum, yemek borusu kanseri gelişme riskini artırır. Her reflü hastasında görülmez ancak uzun süreli, kontrolsüz reflü vakalarında bu risk yüksektir. Barrett özofagusu olan hastalar düzenli endoskopik takip altında tutulmalıdır.
Ayrıca yemek borusunda daralma (stenoz), ülser oluşumu ve kronik kanamalar da reflünün ileri evre komplikasyonları arasındadır. Bu komplikasyonlar, yutma güçlüğü ve kilo kaybı gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Reflünün sadece semptomatik bir rahatsızlık değil, tedavi edilmediğinde yaşamı tehdit edebilecek bir hastalık olduğu unutulmamalıdır.
Çocuklarda ve Bebeklerde Reflü
Gastroözofajial reflü yalnızca yetişkinlerde değil, çocuklarda ve özellikle bebeklerde de sıkça görülür. Bebeklerde mide kapağının (alt özofagus sfinkteri) yeterince gelişmemiş olması, mide içeriğinin kolayca yemek borusuna kaçmasına neden olabilir. Bu durum genellikle "fizyolojik reflü" olarak tanımlanır ve çoğu zaman bebek büyüdükçe kendiliğinden geçer. Ancak bazı bebeklerde reflü daha şiddetli olabilir ve kilo alımında duraksama, huzursuzluk, sürekli kusma, öksürük, hırıltı ve iştahsızlık gibi belirtiler görülebilir.
Çocuklarda reflü tanısı genellikle klinik belirtilere göre konur. Gerekirse üst gastrointestinal endoskopi, pH ölçümü veya baryumlu grafi gibi ileri tetkiklere başvurulabilir. Tedavi sürecinde öncelikle pozisyonel tedavi (yatak başını yükseltme), sık ve az besleme gibi yaşam tarzı düzenlemeleri önerilir. İlaç tedavisi ancak doktor önerisiyle başlanmalıdır. Reflü tedavisinde kullanılan bazı ilaçların bebeklerde farklı doz ve güvenlik profilleri vardır.
Eğer çocukta veya bebekte reflü ciddi solunum sorunlarına, gelişme geriliğine veya yemek borusu hasarına neden oluyorsa cerrahi tedavi nadiren gündeme gelebilir. Bu tür durumlar genellikle çocuk gastroenterolojisi uzmanları tarafından yakından takip edilir. Erken tanı ve uygun yönetim, çocuklarda reflü komplikasyonlarının önüne geçmek açısından oldukça önemlidir.
Reflü ve Gebelik İlişkisi
Gebelik, hormonal ve fiziksel değişiklikler nedeniyle reflü gelişme riskini artırır. Özellikle gebeliğin ikinci ve üçüncü trimesterlerinde büyüyen rahmin mideye yaptığı baskı, mide asidinin yemek borusuna kaçmasını kolaylaştırır. Ayrıca gebelik hormonlarından progesteron, mide kapağının gevşemesine neden olarak reflüyü kolaylaştırır.
Gebelikte reflü genellikle mide yanması, göğüs kafesi arkasında ekşime hissi, mideye dolgunluk ve ağıza acı su gelmesi gibi belirtilerle kendini gösterir. Reflü, anne adayının yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Ancak çoğu durumda gebelik sonlandıktan sonra reflü semptomları azalır veya tamamen kaybolur.
Gebelerde ilaç kullanımı konusunda dikkatli olunması gerekir. İlk tercih genellikle yaşam tarzı değişiklikleri ve diyet önerileridir. Yatak başını yükseltme, küçük ve sık öğünlerle beslenme, yemek sonrası hemen uzanmama gibi önlemler fayda sağlar. Antasit türü bazı ilaçlar doktor önerisiyle güvenli şekilde kullanılabilir. Ancak gebelikte kullanılan her ilacın anne ve bebeğe olan etkileri göz önünde bulundurulmalı, tedavi mutlaka kadın doğum ve gastroenteroloji uzmanları ile birlikte planlanmalıdır.
Reflü ile Karıştırılabilecek Diğer Hastalıklar
Reflü hastalığı, bazı belirtileri nedeniyle diğer hastalıklarla karıştırılabilir. Göğüs ağrısı reflüde sık görülen bir semptomdur ve bu ağrı bazen kalp kriziyle karıştırılabilir. Bu nedenle özellikle ileri yaşta göğüs ağrısı olan bireylerde kalp hastalıkları dışlanmadan reflü tanısı konulmamalıdır.
Yutma güçlüğü, boğazda takılma hissi, ses kısıklığı gibi belirtiler de reflüde görülebilir. Ancak bu belirtiler gırtlak, yemek borusu veya tiroid gibi farklı bölgelere ait hastalıkların da işareti olabilir. Örneğin larinks kanseri, özofagus striktürü (daralması), akalazya gibi hastalıklar da benzer semptomlar verebilir. Ayrıca sürekli kuru öksürük ve astım benzeri semptomlar görülen hastalarda reflü bronşiyal irritasyona neden olabilir. Ancak bu tür belirtiler sadece reflüye bağlanmadan önce solunum sistemi hastalıkları açısından da değerlendirme yapılmalıdır.
Bir başka önemli karışıklık nedeni de mide ülseri ve gastrittir. Bu hastalıklar da reflü gibi mide yanması ve ağrı yapabilir. Bu nedenle ayırıcı tanı için gerekirse endoskopik incelemeye başvurulmalıdır. Doğru tanı, etkili tedavi planlamasının ilk adımıdır.
Sıkça Sorulan Sorular
Gastroözofajial reflü kalıcı bir hastalık mıdır?
Gastroözofajial reflü, kronik bir hastalık olabilir ancak uygun yaşam tarzı değişiklikleri ve medikal tedavi ile semptomları büyük oranda kontrol altına alınabilir. Bazı bireylerde geçici olarak görülse de, özellikle ileri yaşlarda veya yapısal sorunlar varsa kalıcı bir hal alabilir. Tedavi edilmediği takdirde komplikasyonlara neden olabilir, bu yüzden ihmal edilmemelidir.
Reflü tedavi edilmezse ne olur?
Tedavi edilmeyen reflü zamanla yemek borusunda iltihaplanma (özofajit), daralma (stenoz), hücresel değişim (Barrett özofagusu) ve hatta yemek borusu kanseri gibi ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Ayrıca yaşam kalitesini düşüren semptomlar kalıcı hale gelebilir. Bu nedenle reflü, ciddi bir hastalık olarak değerlendirilmelidir.
Reflü ameliyatı güvenli midir?
Reflü ameliyatı, özellikle uzun süreli ilaç tedavisinden fayda görmeyen ya da ilaç kullanmak istemeyen hastalar için güvenli bir seçenektir. Laparoskopik yöntemle yapıldığında iyileşme süresi kısadır. Ancak her cerrahi işlemde olduğu gibi reflü ameliyatının da bazı riskleri vardır ve her hasta için uygun olmayabilir.
Reflüye ne iyi gelir?
Yağsız, haşlanmış yiyecekler, yoğurt, muz, yulaf ezmesi, haşlanmış patates gibi mideyi yormayan gıdalar reflüye iyi gelir. Ayrıca yemek sonrası yürüyüş, yatağın başını yükseltmek ve düzenli uyku da semptomları azaltabilir. Ancak her birey farklı olduğundan kişisel tetikleyicilerden uzak durmak da önemlidir.
Reflü kilo aldırır mı?
Reflünün doğrudan kilo aldırıcı bir etkisi yoktur ancak bazı bireylerde sürekli mide yanmasını azaltmak amacıyla sık yemek yeme alışkanlığı gelişebilir. Bu da zamanla kilo alımına neden olabilir. Ayrıca reflüye neden olan obezite, hem semptomları artırır hem de tedaviyi zorlaştırır.
Reflü ilaçları ne kadar süre kullanılmalıdır?
Reflü ilaçları genellikle semptomlar kontrol altına alındıktan sonra yavaş yavaş azaltılarak kesilir. Ancak bazı kronik reflü hastalarında bu ilaçların uzun süreli kullanımı gerekebilir. Uzun süreli kullanımın yan etkileri olabileceği için mutlaka doktor kontrolünde kullanılmalıdır.
Reflü öksürüğe neden olur mu?
Evet, özellikle gece artan mide asidi yemek borusuna ve boğaza ulaştığında kuru, inatçı bir öksürüğe neden olabilir. Bu öksürük genellikle alerjik veya enfeksiyöz kaynaklı öksürüklerden farklıdır ve reflü tedavi edilince azalır.
Reflü ile gastrit arasındaki fark nedir?
Reflü mide içeriğinin yemek borusuna kaçması ile ilgilidir; gastrit ise midenin iç yüzeyinin iltihaplanmasıdır. Her ikisi de mide ağrısı ve yanma yapabilir ancak nedenleri ve tedavi yaklaşımları farklıdır. Endoskopi ile kesin tanı konulabilir.
Reflüde endoskopi ne zaman yapılmalı?
Uzun süredir reflü semptomları yaşayan, tedaviye yanıt alamayan ya da kilo kaybı, yutma güçlüğü, kan kusma gibi alarm bulguları olan hastalarda endoskopi mutlaka yapılmalıdır. Endoskopi ile yemek borusu, mide ve onikiparmak bağırsağı detaylı şekilde incelenebilir.
Reflü çocuklarda kalıcı hasar bırakır mı?
Zamanında tanı konulup uygun tedavi edilmezse çocuklarda gelişme geriliği, solunum problemleri ve yemek borusu hasarları gelişebilir. Ancak erken müdahale ile bu riskler büyük oranda önlenebilir. Bu yüzden çocuklarda reflü belirtileri ciddiye alınmalı ve çocuk gastroenterolojisi uzmanına başvurulmalıdır.